Bülbülün güle feryadı – Remzi Aydın’ın anısına saygıyla…

 

Yok sayılanların ve yok olmaya zorlanan bir dilin ve kültürün masalını yazmak zor, fakat bir o kadar da anlamlı bir çaba. Toplam yirmi masal kitabından oluşan serinin üçünü yayınladınız. Diğerlerinin de yayınlanma hazırlıkları devam ediyor. Bu çalışmanızın fikri kaynağı ve amacınızı anlatarak başlayalım… 

Bu fikir, Avrupa’ya geldikten sonra çeşitli ülkelerde verdiğim söyleşilerden sonra şekillendi. Avrupadaki çocuklarımızın kimlik ve aidiyet boşluğu içinde olduğunu gördüm. Sadece çocuklar değil, ebeveynler de çocukların sorduğu soruya doğru cevap veremiyor ya da eksik kalıyordu. Özellikle İsviçre’de “Koro Domanu Desim” topluluğu ile yaptığım söyleşide kesinleştirdim. Oradaki aile ve çocuklarında böyle bir gayreti sevinerek görmüştüm. Bir diğer neden ise, son kırk yıldır Alevi-Kızılbaş halkının kafa karışıklığı ve savrulmuşluğu oldu.

Masalları seçerken hangi kriterlere göre değerlendirmeler yaptınız ve bunların içeriklerini nasıl katagorize ettiniz? Gördüğümüz kadarıyla Dersim Kızılbaş-Alevi inanç dünyasının unsurlarını işliyorsunuz. Burada masalları kapsayan ana çerçeveyi tarif edebilir misiniz? 

Masalları, Kızılbaş-Rae Haq-Kızılbaşlık inanç ve felsefesinin ritüellerine göre düzenledik. ‘Khal Gağand‘, ‘Xızır-ı Xeylasi‘ ve ‘Hewtemal‘, ‘Xızır ve Karaağaç‘, ‘Êli oruçları öğreniyor‘, ‘Saz‘, ‘Semah‘ diye devam ediyor. Yirmi önemli ritüel yine yirmi  masal şeklinde düzenlendi. Masalları kapsayan ana çerçeve: Rae Haq dediğimiz, Hakikat-Hakk Yolu felsefesi, kültürü, inancını yeni nesle aktarma gayreti. O nedenle, Hakk-Doğa-İnsan üçlemesi üzerine oturdu diyebiliriz. Çocuklar bu masallar sayesinde, evrensel, hümanist, doğacı ve aşk eksenli varoluş felsefesine belki de ilk adımlarını atabilecek.

Aslında en çok merak ettiğim şeyi sormak istiyorum; masallara nasıl ulaştınız, hangi kaynaklardan beslendiniz ya da hafızanızın kaynağı nedir? 

Masallar sıfırdan yazıldı, mevcut masalların derlenmesi değil. 30 yıllık öğretmenlik ve pedagojik formasyonumun yararı çok oldu. Çünkü, özellikle Kürt ve Zaza-Kırmancki öğrencilere harfleri öğretirken, bir masal ile dikkatlerini çekmek zorundaydım. O nedenle sürekli masal üretirdim, harflere göre kurgulanmış. Bizim bu masalların temeli, orada yaşanılan ritüeller ve kutsal kimlikler… Örneğin Bava Duzgi, Bava Muzıri, Saz, 360’lar Cemi gibi… Doğanın hakkı, hayvanların hakkı, toprağın hakkı, gökyüzünün, havanın, suyun, ateşin ve tabi ki komşu ve insanların haklarına dair duyarlılık yaratmak. Doğayı sevmek, ‘doğanın insanın eti‘ olduğunu sezinletmek.

Aktarma sürecinde metodolojik olarak özellikle nelere dikkat ettiniz?  

Öncelikle, Kızılbaşlık-Rae Haq dediğimiz yol bir inanç türüdür. Fakat diğer inançlardan önemli farklılıkları vardır. Her inanç aklı devre dışı bırakır öncelikle, ki o nedenle ‘inanç’tır. Ve yine, inançlar tartışmaya kapalıdır esas olarak, çünkü akıl alanı değildir. Eyleme geçmiştir, düşünceyle beslenmez. Fakat Kızılbaşlık’ta dogma ile akıl arasında tercih yapılınırsa, ön plana akıl çıkarılır. Biat, kulluk, kayıtsız itaat, dünya yasalarına göre üretime geçmeyen hiçbir kutsal kimlik geçerli değildir. Zaten bugün bu kadar savrulmamızın en etkili nedeni de budur. Fakat biz, terazinin şirazesini kaçırdık. En önemli olan varlık, Xızır’dır. Fakat o bile dünya yasalarına göre eyleme geçmek zorundadır, yoksa geçerliliği yoktur. Bir maddenin kılığına girerek, (insan, bitki, hayvan, vs) darda kalan bir insana el uzatmak, onu zor durumdan kurtarmalıdır. Fakat bu, çocuk psikolojisi gözetilerek ve bilime aykırı olmadan çocuklara aktarılmalı, felsefe çocukların seviyesine göre sezdirilmeli. Çocuğun kafasındaki ‘Ben kimim?‘, ‘Aidiyetim nedir?‘ sorusuna bir nebze de olsa yanıt verebilmeli. En azından, koyu dindar, yobaz, gerici, itaatkar, teslimiyetçi inançlar ile arasındaki farkı sezme konusunda farkındalık uyandırmalı.

Masallarınız günümüze uyarlanmış mı? Çocuklara yönelik olduğu için özellikle düzenlemeler yaptınız mı?

Masallar sıfırdan yazıldığı, kopya olmadığı için zaten günümüz ve hatta önümüzdeki yılların ihtiyacı düşünülerek yazıldı. Doğanın bütünlüğü, bu gücün tek bir madde tarafından beslendiği, farklılığı algılayışın insansal eksiklikten kaynaklandığı, çocukların seviyesine inilerek sezdirilmeye çalışıldı. Ayrıca bu konuda dört psikolog ve pedagog rehber oldu. Çocuk seviyesine uygun olmayan bölümler ya kaldırıldı ya da değiştirildi. Edebiyatçılar, ressamlar, bilim insanları, masal okuyuculardan da destek alınarak son şekli verildi masallara. 

Gerek masallar projesine girişim sürecinde gerekse de çalışma esnasında dikkatinizi çeken olumlu veya olumsuz şeyler nelerdi?   

Öncelikle böyle bir çalışma profesyonel ekip ile yapılmalı. ‘Ben yazdım, oldu!’ denilmeyecek kadar hassas bir konu. Her uzmanın kendi alanı var. Sayfa düzeninden kağıdın kalitesine, sayfanın boyutuna, resimlerin seçilmesine, resimlerin renklendirilmesine, yazının yetersiz kaldığı yerlerde resimlerin devreye girerek çocuğun hayal gücünün çalıştırılmasına, güzel sanat uzmanlarının estetik gelişkinliğine, psikologların bilgisine, inanç önderlerinin yazılan masal ile ilgili görüşlerine ihtiyaç var. O nedenle bu masallarda yaklaşık 25 kişi çalıştı. Almanca, Fransızca, İngilizce, Türkçe yardımcı dil, Kırmancki ise ana dil olarak merkeze alınırken, dil bilen tercümanlara ihtiyaç var. Bunların hepsi emek demektir ve emeğin bir karşılığı olmalı. Oldukça maliyetli çalışmalar. Hatta animasyon-çizgi film yapma da proje dahilindeydi. O nedenle bu işler, uluslararası destek alınacak şekilde, Alevi inanç ve kültür kurumlarının öncülüğünde ekipler (uzman ve liyakat sahibi) kurularak yapılmalı. Uluslararası kurumların bu tür çalışmalar için ayırdığı bütçelerin çoğu tarikatçı, dinci, şeriatçı ve ırkçı kesimlere gidiyor Avrupa’da.

Masallar Kırmancki lehçesinde yazılmış. Kullanımı ve yazıya dökümü zor olmadı mı? Yazı biçiminde en çok nelere dikkat ettiniz? 

Kırmancki dili ile yazım işini, bu dilde uzman arkadaşlar üstlendi. Birinin yazdığı masalı, diğer iki arkadaş redakte etti, ortak noktada bir kararla yazımı bitti. İmdat Yıldız, Şengül Tamaç, Hıdır Eren, Hasan Dursun arkadaşların büyük katkısı var. Gönüllü olarak bu işte emek harcadılar, emekleri benim nazarımda kutsaldır. Son zamanlarda dil ile ilgili güzel çalışmalar var. Tek bir sıkıntı var bana göre, Kırmancki dilinin Rae Haq felsefesi-inancı ile bağının çok güçlü oluşu. Yani, inanç, dil içine şifrelenerek yerleştirilmiş. O nedenle, anlama ait çalışmalara ağırlık verilmeli. Ancak ondan sonra, beden ve ruh birbirine ait olur, hareket etmeye ve mutlu bir şekilde dolaşmaya başlar, çünkü kendisiyle kavgasını bitirmiş olur.

Masallar Kırmancki ve Almanca olmak üzere iki dilli hazırlanmış. Almanca tercüme edilmesindeki amacınız ve hedefleriniz nedir? 

Almanca çevirilerini yapan Martin Greve müzikolog ve Dersim bölgesinde epey araştırmalar yapmış bir akademisyen. Yine de Kırmancki dili bana göre anlamla değerlidir. Örnek, ‘Rayver‘ dediğimizde yol önderi gibi bir anlam içerse de Kızılbaşlık bağlamında gerçek anlamına kavuşuyor: Hakikat yolunun önünde giden Mürşit, Pir, Hakkın insan sıfatında gezinen kâmil insanı… Martin Greve bu anlamda, Yol ile ilgili bilgiler de edinmiş biri ki bu büyük bir avantajdı.

Masallar, iki dilli yazıldı. Ana dil Kırmancki, tercümesi Almanca-Fransızca-İngilizce ya da Türkçe olarak ayarlandı. Çünkü Avrupadaki çocuk zaten ana dilini bilmiyor, UNESCO’ya göre de zaten tehlike altında olan bir dil. O nedenle çocuk, bilinenden bilinmeyene uzanarak anadilini yeniden tanıyıp, okuyup, anlayıp bu şekilde kendini, geçmişini ve hatta bu sayede geleceğini düzenleyebilecektir. Kimliksizlik ve aidiyetsizlik sorununa böylelikle bir çözüm üretecektir.

Masallarla ya da diğer dil çalışmalarıyla ilgili bundan sonra da çalışma ve projeleriniz olacak mı?

Masal geceleri yapılarak hem anadilde masal dinlenebilir ve hem de söyleşi ve imza etkinlikleri düzenlenebilir. Böylelikle çocuk, ses-tını-vurgu-melodi ve ritim birlikteliği ile sözcüklerin gerçek anlamını ruhunda hissedecektir. Zaten, ruhunda bununla ilgili yazılı bir çok kod var, onların kilidini bulabilir.

Bu masal serisini 20 masal ile tamamlamıştım. Bunun dışında on masallık bir seri daha var. Pir Sultan, Yunus, Nesimi, Hallac-ı Mansur, Hace Bektaş-ı Veli… On kamil insanın hayatı ve felsefesini ele alıyorum. Çizgi film-animasyon çalışması yapmayı planlıyordum. Fakat dediğim gibi, bu iş aslında bir yazar olarak benim değil, kurumların işi ve istekli bir kurumla karşılaşmadım henüz. Herkes, ‘dilimiz kayboluyor, yazıktır, günahtır‘ demesine rağmen, eyleme geçelim deyince kimse yok etrafta. Bizimkisi, gül karşısında bülbülün feryadı gibi, oysa bir dilin kurtulması kendini ateşe atan pervanelerin aşkıyla olur.

Özellikle çocukların yaşlılarla bir arada olabileceği, bir aylık periyotlarla kalabilecekleri, o esnada hayvancılık, tarım, müzik, matematik, güzel sanatlar, felsefe, inanç, dil eğitimi yapabilecekleri merkezler olmalı. Hem çocuklar birbirini tanımalı, dostluklar kurarak sosyal birer varlık olmalı. Bu aynı zamanda ebeveynler için de büyük bir fırsat, çocuklar ve ataları arasında köprü vazifesinin işlevselliği açısından önemli. Birbirimizden kopuk yaşıyoruz çünkü, lokmayı bölüp paylaşmıyoruz, cemal cemale, ses sese, duygu duyguya iletişim, iletişimlerin en güçlüsü ve anlamlısıdır. Fakat dediğim gibi, bunun için pervaneler lazım, bülbüller değil. Kurumlar lazım; metrekare bina ile övünen değil, metrekare birime düşen verim ile övünen… 

Son olarak, masal kitapları nereden, nasıl temin edilebilir?

Şu anda masalların sadece üçü Kırmancki-Almanca olarak iki dilli basıldı. A4 boyutunda, birinci sınıf kalite ve (her bir masal 25-30 sayfa) resimlerle donatıldı. İlk üç masal Khal Gağan, Xızır-ı Xeylasi, Havtemal ritüelleri… 

Masallar ya dernekler-kültür-merkezleri aracılığıyla toptan istenebilir ya da bizzat bana ulaşılabilir:

Email: remziaydin62@gmail.com

İnstagram: remziaydin6262,

https://www.facebook.com/remziaydin62/ 

 

Değerli Remzi Aydın ile bu röportajı dilop dergisinin Ocak/Şubat 2022 sayısı için yapmıştık. Bu çalışmaların daha çok çocuğa ulaşmasını istiyordu. Büyük bir ekip işi olan bu projede, başta illüstrasyonların yaratıcısı, İnan Soylu’ya ve tüm emeği geçenlere sonsuz şükranlarını bildirmekten gocunmuyor, yorulmuyordu. Çalışmalarını tanıtmak için fuarlara katılıyordu. Kendisi bir öğretmendi; çok emek sarf ediyordu. Bizim röportajdan da çok memnun kalmıştı, sevinmişti. İnanılmaz üzüldüm, daha çok işimiz ortak çalışmamız olacakt. Kıymetli, güzel yürekli değerli canımız ile son görüşmemin sesli kaydını buradan sevenleriyle paylaşıyorum. Hardo dewres cırê balişna nerme bo! Zeynem Arslan, 05.02.2022

Ähnliche Beiträge

Schreibe einen Kommentar

Deine E-Mail-Adresse wird nicht veröffentlicht. Erforderliche Felder sind mit * markiert

Diese Website verwendet Akismet, um Spam zu reduzieren. Erfahre mehr darüber, wie deine Kommentardaten verarbeitet werden.