’93 SİVAS KATLİAMI’NI GERÇEKLEŞTİREN ZİHNİYETİN DEVAMI…

 

İçişleri Bakanı kışkırttı. Binler toplandı. Gözü dönmüş güruh tek bir insanın üzerine saldırdı. Savunma Bakanı “Mesajlarınızı verdiniz. Tepkinizi gösterdiniz….meramınız anlaşılmıştır” dedi. Kimi, içinde Kılıçdaroğlu’nun korunmaya çalışıldığı evin içine saldırı amaçlı girmeye kalktı. Birisi de “yakın!” dedi…

1993 yılında ağızlarından salyalar akıtarak 33 aydın insanı katledip yakanlarda bunlardı. Biz bu insan donunda dolaşan güruhları, bunları, çok iyi biliyoruz.

Kemal Kılıçdaroğlu’na yapılan bu vahşi saldırının görüntülerini izlerken Alevilerin ilk akıllarına gelen, 1993 Sivas Madımak Katliamı oldu.
Siyasetini benimseyelim veya benimsemeyelim. O bir insan ve orada tek bir insanı katletmek isteyen binlerce gözü dönmüş vahşiyi gördük. Yine bunlar, dün olduğu gibi bugünde iktidar(ların)a güveniyorlar, oradan cesaret ve güç alıyorlar.

CHP’nin ortak mesajı, “olanlar provokatörler tarafından düzenlenmiştir“ ve “Barış ortamını” sabote etme amaçlı planlanmış bir olaydır“ şeklinde oldu. Oysaki, “provokasyon” demek her an harekete geçebilecek bir güruhun varolduğu gerçeğini hafifletmektir.

Siyasi iktidarın bu güruhu kışkırtma tavırları da Aleviler açısından bilinmedik ve yeni bir şey değildir. Bundandır ki, Cumhuriyet’in vaat ettiği laiklik ilkesine en çok Aleviler sarıldı. Ve bundandır ki, eşitlik ve insan hakları çağrısında en yüksek seslerde haykıranlar yine Aleviler oldu.

Maltepe de ‘birlik’ ve ‘beraberlik’ mesajlarını veren CHP “Yüce Atatürk”, “İzmir Dağlarında Çiçekler Açar” ve “Mehter Marşı” dolup taşan bir program içeriği, Aleviler ve tüm Ötekileştirilmişler için bu “birlik” ve “beraberliğin” ‘hangi kıstas ve kriterlerde olduğunu, bir kez daha hatırlatmış oldu.

Bizler, ötekileştirmeleri, dışlanmaları, asimilasyon, katliam ve soykırım politikalarını Atatürk ve arkadaşlarının, yüzbinlerin kanı üzerine inşaa etmiş olduğu, renkleri yok ederek tekleştirmiş olduğu bu “Cumhuriyet“in Misak-ı Millisi‘nde yaşadık. Barış’tan kastettiklerinin ise kendi kurallarına, kendi kıstaslarına göre bir “sözde barış“ın olduğunu da çok iyi biliyoruz. Neoliberal İslamo-Faşist AKP’nin karşısında “Sosyaldemokrat bir maske”ye bürünmüş olan CHP’yi de çok iyi tanıyoruz, unutmadık.

Devletin paradigması değiştirilmedikten sonra, süreç “etnik milliyetçilik“ ve “(siyasal) dinci milliyetçilik“ arasında gidip gelir. Fakat, Alevilere vede tüm Ötekileştirilmişlere karşı büyük ev ödevleri yapılmayı hala bekliyor…tabi istenilen eğer gerçek bir demokrasi kültürüyse, ki bunun gerçekleşmesini sağlayabilecek yegane kuvvet, tabandan yukarıya, demokrasi kültürünü anlamış ve aydınlanmış sivil toplum ve demokratik kitle kuruluşlarıdır…

Zeynep Arslan

21.04.2019

Fotocredit: 1. gazeteduvar.com; 2. Ntv.tr.com

Ähnliche Beiträge

Schreibe einen Kommentar

Deine E-Mail-Adresse wird nicht veröffentlicht. Erforderliche Felder sind mit * markiert

Diese Website verwendet Akismet, um Spam zu reduzieren. Erfahre mehr darüber, wie deine Kommentardaten verarbeitet werden.